17 Kasım 2015 Salı

Darwinizm ve Terörizm

osmanlı, imaparatorlugu
İnsanlar veya toplumlar arasında fikri uyuşmazlıklar olabilir. Ancak bu uyuşmazlıkları çözmenin yolu hiçbir zaman savaş, kavga veya çatışma değildir. Tüm anlaşmazlıklar Kuran'da bildirildiği gibi karşılıklı sabır, hoşgörü, şefkat ve anlayışı ile çözülmelidir.
Buraya kadar incelediğimiz gibi, Darwinizm, 20. yüzyılda insanlığı felaketlere sürükleyen çeşitli şiddet yanlısı ideolojilerin kökenidir. Ve bu ideolojiler Darwinizm'e dayanarak, "kendinden olmayanla çatışmayı veya savaşmayı" desteklemişler, hatta en önemli yöntemleri olarak benimsemişlerdir..
Dünya üzerinde farklı inançlar, farklı dünya görüşleri, farklı felsefeler olduğu açık bir gerçektir. Ve tüm bu farklı fikirlerin birbirlerine taban tabana zıt özellikleri olması da son derece doğaldır. Ancak bu fikirler birbirlerini iki farklı şekilde değerlendirebilirler:
  1. Kendilerinden olmayanların varlıklarına saygı gösterebilir, onlarla diyalog kurmaya çalışabilir, "insancıl" bir yöntem izleyebilirler. Ki bu Kuran ahlakına uygun olan yöntemdir.
  2. Kendilerinden olmayanlarla çatışmak, kavga etmek, onlara zarar vererek avantaj kazanmak yolunu seçebilir, yani "hayvani" davranabilirler. Bu da materyalizmin yani dinsizliğin yöntemidir.
"Terörizm" adını verdiğimiz felaket, bu ikinci bakış açısının ifadesinden başka bir şey değildir.
Bu iki yaklaşım arasındaki farkı incelediğimizde, Darwinizm'in insanların bilinçaltına aşıladığı "insan, çatışan hayvandır" telkininin son derece etkili olduğunu görürüz. Belki çatışma yolunu seçen insan ve grupların çoğunun Darwinizm'den, bu ideolojinin prensiplerinden haberi yoktur. Ama sonuçta felsefi temeli Darwinizm'e dayanan bir bakış açısını benimsemektedirler. Onları bunun doğruluğuna inandıran şey, "bu dünyada güçlüler ayakta kalır", "büyük balık küçük balığı yutar", "savaşmak erdemdir", "insan savaşarak yücelir" gibi temeli Darwinizm'e dayanan sloganlardır. Darwinizm'i kaldırın, bu sloganların da altı boş kalacaktır.
Aslında Darwinizm kaldırıldığında, geriye "çatışmacı" bir felsefe kalmamaktadır. Yeryüzündeki insanların büyük bölümünün inandığı üç İlahi din de (Hristiyanlık, Yahudilik ve İslam) çatışmacılığa karşıdır. Her üç din de, yeryüzünde barış ve huzur sağlanmasını amaçlamakta, masum insanların öldürülmesine, zulüm ve işkence görmesine karşı çıkmaktadır. Çatışmayı ve şiddeti, Allah'ın insanlar için belirlemiş olduğu ahlaka aykırı olan, anormal ve istenmeyen kavramlar olarak kabul etmektedir. Oysa Darwinizm, çatışmayı ve şiddeti, mutlaka var olması gereken, doğal, doğru ve meşru kavramlar olarak görmekte ve göstermektedir.
Bu nedenle, eğer birileri çıkar da, İslam, Hristiyanlık veya Yahudilik adına, bu dinlerin kavramlarını ve sembollerini kullanarak terör uygularsa, çatışmacılık körüklerse, bilin ki o kişiler Müslüman, Hristiyan veya Yahudi değildir. Gerçekte bir Sosyal Darwinisttir. Din kisvesi altına gizlenmiştir, ama samimi bir inanç sahibi değildir. Dine hizmet etmek için ortaya çıktığını iddia etse de, gerçekte dine ve dindarlara düşmandır. Çünkü, bizzat dinin yasakladığı bir suçu, hem de insanların gözünde dine karşı savaşacak şekilde, zalimce işlemektedir.
Dolayısıyla dünyamızı saran terör belasının kökeni, herhangi bir İlahi dinde değil, dinsizlikte, dinsizliğin çağımızdaki tanımları olan "Darwinizm" ve "materyalizm"de gizlidir.




Özellikle gelecek nesillere refah içinde, mutlu ve huzurlu bir yaşam emanet etmenin tek yolu, Kuran ahlakının yaşandığı toplumlar oluşturmaktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder