17 Kasım 2015 Salı

Kuran'a Göre Bedevi Karakteri

öldürmek, cinayt
Peygamberimiz (sav) dönemindeki Bedevi topluluklar çölde yaşayan göçebe kabilelerdi. Bedeviler çölün sert şartları içinde sert ve kaba bir karakter edinmişlerdi.
Peygamberimiz (sav) döneminde Arabistan'da iki temel sosyal yapı vardı. Şehir insanları ve Bedeviler. Arabistan'ın şehirlerinde o dönemin şartlarına göre oldukça gelişmiş bir kültür hakimdi. Ticari ilişkiler bu kentleri dış dünyaya bağlıyor ve bu, şehirli Arapların "görgü"lerini artırıyordu. Giyim kültürüne sahiptiler, edebiyattan ve özellikle de şiirlerden hoşlanıyorlardı. Bedeviler ise çölde yaşayan göçebe kabilelerdi ve çok geri bir kültüre sahiptiler. Sanat ve edebiyattan tümüyle habersizdiler. Çölün sert şartları içinde kaba bir karakter edinmişlerdi.
İslam, yarımadanın en önemli şehri olan Mekke'nin sakinleri arasında doğdu ve gelişti. Ama İslam yayıldıkça Arabistan'ın tüm kabileleri onu aşama aşama kabul ettiler. Bunlar arasında Bedeviler de yer alıyordu. Ama Bedevilerle ilgili bir problem vardı: Entelektüel ve kültürel alt yapıları, İslam'ın derinliğini kavramak için çok yetersizdi. Bir Kuran ayetinde durumları şöyle açıklanıyordu:
Bedeviler inkâr ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın elçisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha 'yatkın ve elverişlidir.' Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 97 )
Bedeviler, yani "inkâr ve nifak bakımından daha şiddetli" olup sınır tanımamaya müsait olan sosyal gruplar, Peygamberimiz (sav) döneminde İslam dünyasına dahil oldular. Ancak sonraki dönemlerde İslam dünyası içinde sorun oluşturmaya başladılar. Bedeviler arasında gelişen "Hariciler" adlı mezhep bunun bir örneğiydi. Sünni inancının dışına çıktıkları için "Hariciler" (isyan edenler) olarak bilinen bu sapkın mezhebin en temel özelliği, son derece katı, vahşi ve fanatik olmalarıydı. İslam'ın özü, Kuran ahlakının meziyetleri konusunda hiçbir kavrayışa sahip olmayan Hariciler, birkaç Kuran ayetini gerçek anlamından tamamen çarpıtarak, kendilerinden olmayan tüm Müslümanlara karşı savaş açtılar. Dahası "terör" eylemleri düzenlediler. Peygamber Efendimiz (sav)'in en yakın sahabelerinden biri olan ve onun tarafından "ilim şehrinin kapısı" olarak tarif edilen Hz. Ali, bir Harici tarafından düzenlenen bıçaklı suikast sonucunda şehit edildi. İslam dünyasında daha sonraki dönemde de "Haşhaşiler" olarak bilinen bir başka şiddet örgütü daha gelişti. Bunlar, basit sloganlarla ve vaatlerle kolayca kandırılabilen, dinin özü ve derinliği hakkında hiçbir kavrayışa sahip olmayan, cehaletleri nedeniyle de büyük bir fanatizm sergileyen militanlardan oluşmuş bir "terör örgütü"ydü.
Terörist Acımasızdır, Tek Amacı Yok Etmektir
Rus anarşizminin kurucusu olan Michael Bakunin ve öğrencisi Nechayev, ideal bir teröristi şöyle tanımlamaktadır:
Michael Bakunin
Michael Bakunin
İdeal terörist, yasal düzen ve medeni dünyanın tüm yasal, manevi ve diğer kurumları ile ilişkisini kesen kişidir... Yalnızca bir tek bilim tanır:Yok etmek19Bakunin'in ve Nechayev'in bu sözlerinden de anlaşılacağı gibi teröristler maddi ve manevi tüm kurumlarla bağlantılarını kesen, dolayısıyla bütün ahlaki değerleri reddeden ve bu kurumları kendilerine bir engel ve düşman olarak gören kişilerdir. Bakunin bir başka sözünde ise "Bir teröristin tek bir gayesi olmalıdır, acımasız imha!.. Bu gayeyi göz önüne alarak, yorulmadan ve soğukkanlılıkla her zaman ölmeye ve buna mani olan herkesi kendi elleriyle öldürmeye hazır olmalıdır" demiştir. Terörizmin el kitabı olarak tanımlanan Devrimci El Kitabı'nda bir teröristin nasıl olması gerektiği şu cümlelerle açıklanır:
... Kendine karşı sert davranışta olan devrimci, sevgiye, dostluğa, minnettarlığa hatta şerefe bile yer vermeyerek başkalarına karşı da sert olmalıdır.Sadece erişilmesi kendine zevk, tatmin ve ödül getirecek devrimci davanın soğuk ihtirasına yer vermelidir.20 Bu sözler terörün karanlık yüzünü de tüm açıklığıyla ortaya koymakta ve terörün barış, hoşgörü ve sevgi üzerine kurulu İslam diniyle tam anlamıyla zıt taraflarda olduğunu göstermektedir.
Çünkü Allah "Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır." (Bakara Suresi, 208) ayetiyle insanlara barışın gerçek kurtuluş olduğunu, aksinin -yani savaşın ve çatışmanın ise- şeytanın izini takip etmek olduğunu bildirmiştir. Terörist Acımasızdır, Tek Amacı Yok Etmektir
Bir başka deyişle, Haçlılar nasıl Hristiyanlığı gerçek anlamından tamamen çarpıtarak bir vahşet öğretisi gibi yorumladılarsa, İslam dünyasında ortaya çıkan birtakım sapkın gruplar da İslam'ı yanlış yorumlayarak şiddet uyguladılar. Her ikisinin de ortak yönü, Kuran'daki ifadeyle "bedevi", yani cahil, kültürsüz, kendi içine kapalı, sert ve kaba tabiatlı insanlar olmalarıydı. Uyguladıkları vahşet, bu sosyal yapının bir sonucuydu, mensup olduklarını iddia ettikleri dinin değil.
Terörist Kitle Psikolojisi
Teröristlerin bir diğer önemli özellikleri de kitle ruhu ile hareket etmeleridir. Bu kitle içinde kişisel düşünceler, kişisel seçimler eriyip yok olmakta, herkes tek bir amaca yönelmektedir. Kitle ruhu ile hareket eden kişiler gerçekte kendi başınayken yapamayacağı şeyleri yapabilmekte, şuursuzluk ve iradesizlik içinde hareket edebilmektedirler. Dünyanın pek çok ülkesinde terör grupları içinde yer alan birçok akılsız ve cahil insan, neyi niçin yaptığını dahi bilmeden, kalabalığın, sloganların etkisiyle duygusal bir histeriye kapılır, sürü psikolojisi içinde gerçekte kendi iradesiyle yapmayacağı kitle suçlarına karışır. Bir anda eli kanlı bir katile, saldırgan bir protestocuya, insanlık dışı eylemleri yapabilecek bir teröriste dönüşebilir. Tek başınayken sessiz, sakin gözüken bir kişi, bir terör grubunun içine girdiğinde birlik olup bir evi ateşe verebilir, bir yabancıya sebepsiz yere saldırabilir, bir işyerini yağmalayabilir, topluca insanları katledebilir, hatta kendisini bile ölüme atmaktan çekinmeyebilir. Terörist grubun içinde yapılan telkine kendisini teslim eder ve çokluğun kendisine verdiği güçle şuursuzca söyleneni yapar. Terör eylemlerine katılanların çoğu, irade ve vicdanları zayıf olduğu için, kitle psikolojisi içinde çözülmüş, "sürü" haline gelmişlerdir. Muhakeme ve yargı tamamen ortadan kalkmış, bunun yerine aşırı ve abartılı duygular, şiddete eğilim ve saldırganlık hakim olmuştur. Böyle kişiler tahriklere açık olur, hoşgörüsüzdür, hiçbir kural tanımazlar. Bu "kitle psikolojisi"nin yanlışlığı, insanın kendi akıl ve iradesiyle hareket etmesi gerektiği bir Kuran ayetinde şöyle açıklanmaktadır:
Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. (İsra Suresi, 36)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder