17 Kasım 2015 Salı

Sonuç: Batı Dünyası İçin Öneriler

Bugün Batı dünyası teröre başvuran örgütlerden yana endişelidir ve bu endişe yersiz değildir. Terörü gerçekleştiren ve buna destek olan tüm faillerin uluslararası hukuk ve adalet ölçülerinde cezalandırılması gerektiği de açıktır. Ama bundan daha önemli olan, bu sorunun çözümü için hangi uzun vadeli stratejilerin izlenmesi gerektiğidir.
Buraya kadar yaptığımız değerlendirme, terörün İlahi dinlerde hiçbir yeri bulunmayan bir insanlık suçu olduğunu göstermekte, son dönemde gündeme gelen "İslami terör" kavramının çarpıklığını ortaya koymaktadır. Bu ise bize önemli bakış açıları sağlar:
  1. Batı dünyası, özellikle ABD, elbette teröre karşı en caydırıcı tedbirleri alacaktır ve bunda haklıdır. Ama bunun herhangi bir dine ve onun mensuplarına olmadığı gibi İslam'a ve Müslümanlara karşı bir savaş olmadığını, aksine İslam'ın faydasına bir önlem olduğunu, çok açık bir şekilde ortaya koymalıdır. "Medeniyetler Çatışması" ismiyle 90'lı yıllarda ortaya atılan tehlikeli senaryo, her ne pahasına olursan olsun engellenmelidir. Medeniyetler arasında çatışma değil, hoşgörü ve barış yaşanmalıdır.
  2. Sevgi, dostluk, barış ve kardeşlik dini olan "Gerçek İslam"ın gelişmesi ve İslam toplumları tarafından anlaşılması desteklenmelidir. İslam ülkelerindeki radikal fraksiyonlara karşı kullanılacak çözüm "zoraki sekülerleştirme" değildir, aksine böyle bir politika kitleleri daha fazla tepkiye yöneltecektir. Çözüm, gerçek İslam'ın anlaşılması yani; insan hakları, demokrasi, özgürlük, güzel ahlak, bilim, sanat, estetik gibi Kuran ahlakının gereği olan kavramları özümsemiş, insanlığa mutluluk ve yaşama sevinci sunan bir Müslüman modelinin yaygınlaşmasıdır.
  3. Terörün kaynağı cehalet ve bağnazlıktır ve bunun çözümü de eğitimdir. Teröre sempati duyan çevrelere, bunun İslam'a tamamen aykırı olduğu, aksine bu şekilde İslam'a, Müslümanlara ve tüm insanlığa zarar vermiş olacakları anlatılmalı ve bu kişiler barbarlıktan arındırılmaları için eğitilmelidirler. Amerika Birleşik Devletleri'nin bu yöndeki bir eğitim politikasını desteklemesi çok olumlu sonuçlar verecektir.
  4. ABD dış politikası gerçekte son 10 yıl içinde dünyanın farklı bölgelerindeki Müslümanları çeşitli zulüm ve katliamlardan korumuştur. Bosna'daki üç yıl süren Sırp katliamları, ancak ABD'nin devreye girmesi ile durdurulmuş ve bir barış imzalanabilmiştir. Aynı şekilde Kosova'daki Müslüman Arnavutlar, Amerikan müdahalesi ile Sırp teröründen korunmuştur. ABD, Çeçen sivillere karşı katliam boyutlarına varan saldırılar düzenleyen Rusya'yı önemli yaptırımlarla dizginlemiştir. Bu politikalar hem güçlendirilerek devam etmeli hem de dünya Müslümanlarına anlatılarak, Amerika ve Batı aleyhindeki gereksiz önyargılar ortadan kaldırılmalıdır.
  5. Komünist, faşist, ırkçı ve diğer ideolojilerden kaynaklanan teröre karşı da uzun vadeli kültürel çözümler geliştirilmelidir. Bugün dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde eğitimin temelini materyalist ve Darwinist düşünce oluşturmaktadır. Oysa Darwinizm -daha önce de vurguladığımız gibi- insanı sürekli çatışan bir hayvan olarak gören, ancak çatışmanın ve savaşın insanı ilerleteceğine inanan ve her türlü teröre temel oluşturan çarpık bir ideolojidir. Sadece güçlülerin ayakta kalacağını savunan ve savaşı bir erdem olarak gören Darwinizm asırlardır tüm dünyayı beladan belaya sürükleyen büyük bir bataklık gibidir. Bu nedenle de terörle mücadele sırasında gerçekleştirilecek adli ve polisiye tedbirlerin yanı sıra, tüm dünya genelinde büyük bir eğitim seferberliği de başlatılması gerekmektedir. Bu eğitimin temelini de, Darwinizm ve materyalizm aldatmacasının gerçek yönünü gözler önüne sermek ve Allah'ın insanlar için belirlediği güzel ahlakı herkese öğretmek oluşturmalıdır. Özlenen huzur ve istikrar ancak, dinin getirdiği ahlakın güzellikleri insanlar arasında yaygın bir şekilde yaşandığında sağlanacaktır. Çünkü bataklığı kurutmadan, bu beladan kurtulmak mümkün değildir.
Umulur ki bu gibi önlemler, dünyanın terörizmden ve tüm diğer bağnaz, katı, vahşi yapılanmalardan kurtulmasına yardımcı olacaktır. Kendini "Allah'ın inayeti altında bir ulus" olarak tanımlayan Amerika, temsil ettiği Hristiyan kültürüyle gerçekte Müslümanların dostudur. Allah Kuran'da bu gerçeğe dikkat çekerek Hristiyanların "insanlar içinde iman edenlere sevgi bakımından en yakın olanlar" (Maide Suresi, 82) olduğunu haber vermektedir.
Tarihte birtakım cahiller (örneğin Haçlılar) bu gerçeği anlamayarak iki dinin arasında çatışmalara neden olmuşlardır. Aynı senaryonun tekrarlanmaması için gerçek Hristiyanların ve Müslümanların işbirliği yapması gerekmektedir. Zaten Amerika'daki üzücü olaydan sonra yaşanan gelişmeler de bu işbirliğinin tohumlarının atıldığını ortaya koymaktadır. Bu vahim terör olayı Hristiyan ve Müslüman toplumlar arasında bir yakınlaşma başlatmış, pek çok Hristiyanın İslam dinini daha yakından tanımak için çalışmalar yapmasına vesile olmuş, Müslümanların da Kuran'da tarif edilen gerçek İslam ahlakını anlatmak için çok daha ciddi bir gayret içine girmeleriyle sonuçlanmıştır.
Tüm bu gelişmeler insanların İslam ahlakını daha yakından tanıyacaklarının ve bugüne kadar sahip oldukları tüm ön yargılardan sıyrılacaklarının da bir müjdesi niteliğindedir. 21. yüzyıl, Allah'ın izniyle, yeryüzüne özlenen barış ve huzuru getirmenin tek yolunun İslam ahlakının yaşanması olduğunun anlaşıldığı bir yüzyıl olacaktır.




O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir...
(Haşr Suresi, 24)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder